karanlık eski bir dolaba tıkıştırılan türlü eşya gibi... ya da bir çocuğun ayıp resimlerini evde kullanılmayan baca deliğine koyması gibi bişey.

07 Haziran 2006

Son(suz) Darbe


Ellerine yamalarla dolu gururdan eldivenler geçirmiş bir boksör gibi. Bir yumruk alıyorum günlerden. Geçen zamandan. Sarsılıyorum, savruluyorum ringin kenarına doğru. Biraz toparlanıyorum. Güç topluyorum. Gururdan eldivenlerimin yamalarına aldırmadan sıkıyorum yumruklarımı. Kaldırıyorum kolumu, toplayamamışım tüm gücümü. Sıkı darbe yemişim çünkü. Elimden geldiğince kuvvetli savuruyorum kolumu. Çok güçlü sallamışım, eldivenlerime sürten hava yamalardan birini açıveriyor. Ama boşa yapmışım hamlemi. Havayı dövmüşüm hırsla. Tüm gücümü tüketmişim istemeden.

Bir darbe daha geliyor. Hemen ardından bir darbe daha. Yamalar açılıyor. Üstüm başım perişan. Kumaş parçaları, yırtıklar. Ama tamamen kurtulamıyorum onurumdan. Gücüm tükeniyor. Ama ayaklarımı tamamen yerden kesecek kadar değil. Bir sonraki darbenin nerden geleceğini ve şiddetini çok net kestirebiliyorum artık. Belden aşağı vuruyor bazen. Hakemi yok zaten bu dövüşün. Biraz sonra gelecek darbenin çok sert ve tam da kaşımın üst yanına oturacağını biliyorum. Kısa süre bekliyorum. Geliyor. Bir darbe daha. Düşüyorum.

Kalkmak istemiyorum. Neden bu kadar mağrurum, neden kalkmaya mecburum. Düşmemle kalkmam bir oluyor. Ama titreyen ayaklarım zor taşıyor beni. Güç toplamaya vakit yok. Bir darbe daha. Yine yerdeyim. Yine kalkıyorum. Kime olduğunu bilmeden yalvarıyorum. O beni ayağa kaldıran son zerre gücüm kalmasın. Deli gibi istesem de kalkamayayım ayağa.

Ne var ki eldivenlerimin yamaları izin vermiyor. Açılmış kaşım, izi hiç silinmeyecek yaralarım izin vermiyor. İntikam için bir vuruş ve bir kerede yıkma fikri karanlığımı fırsat vermiyor. O kahrolası son zerre gücüm hiç tükenmiyor. Değil bir vuruşta yere sermek hayatın hilekar yüzünü bu hakemsiz dövüşte, elimi kaldıracak kadar bile toplayamıyorum ki gücümü. Bu sefer öyle bir yedim ki yumruğu kalkamam artık dedikten hemen sonra daha güçlü bir darbe geliyor. Sonra daha güçlü... Daha güçlü: Hepsinde ayaklarım titreye titreye geri kalkıyorum. İnattan değil, mecburiyetten. Alışmışlıktan. Ve yalancı bir mağrurlukla kalkıyorum yerden. Belki vuracağım bir fiske hayali yerden kaldırıyor beni.

Ama biliyorum o yumruğu hiç atamayacağım. Karanlıkları değil sadece kendi karanlığımı bile acımasızca yere seremeyeceğim. Yumruğu yiyip ayağa kalkmakla geçecek müsabaka. Belki de yapılması gereken bu. Her seferinde o küçük inatçı demir parçası, yenemesen de yenilme lokması boğazımda bir düğüm oluyor. Ama neyleyim her seferinde son darbeyi beklemek için, son olmasını deli gibi istediğim darbeyi yemek için bir mağrur savaşçı gibi ayağa kalkıyorum. Hayallerim vuruyor. Ben kalkıyorum. Yalanlarım indiriyor böğrüme yumruğu. Ben kalkıyorum. Son darbeyi yemek için her seferinde bu kez son diyerek ayağa kalkıyorum. Artık bu sonsuz döngüyü bitirecek bir zil sesi istiyorum.

Hiç yorum yok: